NİZAMİ GENCEVİ’NİN “LEYLA İLE MECNUN” ESERİ KİEV’DE YAYIMLANDI

NİZAMİ GENCEVİ’NİN “LEYLA İLE MECNUN” ESERİ KİEV’DE YAYIMLANDI

Azerbaycan’da “Nizami yılı” ile ilgili ünlü Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’nin “Leyla ile Mecnun” eseri Kiev’de yayımlandı.  “Yaroslav val” yayımevinde basılan kitabı Ukraynacaya ünlü Ukrayna şairi ve çevirmeni Leonid Pervomayski tercüme etti. Kitabın editörü Grigori Hüseynov, önsözü yazan Agafangel Krımski’dir.

 

 

 

 


                 Önsöz

                       Nizami Gencevi mirasının öğrenilmesi


  Tam adı Şeyh Nizameddin Ebu Muhammed İlyas ibn Yusuf ibn Zeki ibn Müeyyed Gencevi olan Nizami Gencevi(1141-1203)Azerbaycan’nın en büyük romantik(romantik-sufi) şairi, kendinden sonra gelen Fars romantik şairlerine örnek olan, aynı zaman Türk dilli edebiyat temsilcilerinin etkilendiği cihanşümul bir şairdir. Onun özgeçmişi çağdaşları ve yaşadığı döneme yakın tarihlerde yaşamış tarihçi ve edebiyatçılar tarafından yeterli derecede araştırılmamış.

   Nizami özgeçmişini yansıtan elimizde olan ve diğer bilgilerle mukayesede daha kesinlik arz eden ilk makale şairin ölümünden tahminen üç yüz yıl sonra yazıldı. Orta Asyalı(Semerkantlı) Devletşah(15. y.yıl) şairlerin özgeçmişi hakkında “Tezkiretü-şüara”(“Şairler hakkında notlar”, 1487) yazdığı antolojisinde Nizamiye üç sahifelik bir bölüm ayırmıştır. Devletşah’ın makalesi mükemmel olmasa da yazısında önemli olan noktalar çoktur. Örnek verirsek, burada Nizaminin çalımayı üstün gören sufi kardeşliğine(Ahilik) ait olduğunu vurgular. Aynı zaman Devletşah Nizami’nin ve onun özbeöz kardeşi şair Kivami ile aynı(atalarından kalma ola bilir) lakabı taşıdıklarını belirtmekte ve böylece bu ailenin kökeni konusunda önemli sonuçlara vara biliriz.

   Nizami’nin çağdaşı edebiyat tarihçisi, bibliografçı Aufi şairin özgeçmişi hakkında bilgi vermeden onun şiirlerini eserine almıştır. “Lübabul-elbab”(istidatların en seçkinleri) adlı eserini Aufi, bu büyük Azerbaycanlı’nın vefatından sonra bitirdi. Fakat yazıları şair hayattayken toplamıştır. Aufi eserinde Nizami’nin üç lirik şeirine yer vermiştir. Mersiye üslubunda yazılan kısa şiiri şairin genç yaşta vakitsiz olarak ölen oğluna ithaf edilmiştir. Bu mersiyede evladın cennetin bahtiyar, nurlu sakinleri arasında kendi makamına yükselmesinden, atanın ayrılık acısıyla kanlı yaşlar akıttığından bahseder.

  15. y.yılın sonlarında yaşamış olan şair ve tarihçi Cami Nizaminin özgeçmişinden bahsetmez ve Aufinin onun hakkında yazdıklarını tekrar eder. “Bahar Bahçesi”(Baharistan, 1487) eserin 7. bahçesinde, yani 7. Bölümünde Cami şairin hayatı konusunda hiç bilgi vermediği için, bu suskunluğuna adeta özür bildirmekte. Biz şahsen Caminin bu sözleri ile kendisini temize çıkarmak gibi anlıyoruz: Nizaminin parlak istidadının, şeref ve kamilliğinin yoruma ihtiyacı yoktur. Zira kimse onun gibi hoş duygular, kutsal hisler bahşetmeye müktedir değildir. Bu istidat insan oğlunun imkanlarını aşmaktadır”.

   19. y.yılın 3.dönemine kadar Avrupa doğubilimciliği Nizami kimliği ve özgeçmişi konusunda kapsamlı ve doğru bir tasavvura sahip değil idi.

  Avrupalılar Şeyh Nizami hakkında bilgilere ilk olarak Joseph von Hammer’in eserinden elde ettiler. Aynı eserin 12.y.yılın yazarlarını ihtiva eden bölümünde Nizami sanatına geniş yer verilmekte. Hammerin kitabında Nizami şiirlerinden seçme örnekler Almancaya çevrilerek hem şiir, hem de yazı şeklinde özet olarak verilmekte. Hammer’in çevirileri her ne kadar zayıf(bazen yanlış ve gerçekten uzak) bir izlenim arzetse de Nizami mirasını Avropalılara pozitif yönden tanıta bilmiştir. Hammer’in çevirileri Nizami’nin eşsiz dehasının ince noktalarını yansıtma konusunda aciz olsa da Alman şiir sanatının ünlü temsilcisi Goethe bir yıl sonra “Batı-Doğu Divanı” kitabında Hammer’in “Fars Edebiyatı tarihi” eserini kaynak tutarak orada geçen acemi örneklere rağmen Nizamiyi çok yüksek değerlendirmekte, onu “ince ruhlu, eşsiz istidada sahip birisi olarak görmektedir.

  Nizami irsinin daha ayrıntılı öğrenilmesine yalnız 1871 yılından – genç bilim adamı Vilhelm Baher’in kapsamca çok da büyük olmayan “Nizami’nin Hayatı ve Eserleri” konulu doktorluk tezi yazılmasıyla başlanıldığını eminlikle söylemek olur. Nizami “Hemse”sindeki epik şiirlerinde şairin lirik vurgularını araştıran zaman bu eserlerdeki biyografik malzemenin ona çok yardımı oldu. Nizami eserlerinden derlediği önemli bilgileri tek çatı altında birleştirmeye, onları tarihi ortama uyarlamaya çalışan Baxer bilimsel yöntem açısından bugüne kadar önemli kaynak olarak değerlendirilen bir eser ortaya koymayı başardı.

  Nizami’nin “Yedi Güzel” eserini Rus okuruna tanıtmaya ilk çaba gösterenlerden biri Y.E.Bertels idi. Söz konusu mavi şatodaki dördüncü güzelin öyküsünün çevirisidir. Bilindiği kadarıyla sonralar Y.E.Bertels Nizami irsine defalarca başvurmuştur. Başka bir eserinde yazar Nizami hakkında kısa fakat kesin bilimsel açıdan kusursuz olan bir buçuk sayfalık bilgi vermiştir: “Nizami ifadelerinde hassas psikolojiye dayanan büyük bilgi sahibi olmasıyla seçilir, taklitçileriyse onun bu özelliklerine dikkat etmek yerine, eserlerinin yalnız kulağa hoş gitmesine ve üslubunun zorluğuna önem veriyorlar…”

 Nizami’nin doğumunun sekiz yüz yıllığı sırasında büyük bilimsel çevrelerde şaire olan ilgi daha da artmıştır. Bu önemli olayla ilgili birkaç kapsamlı kitap var. Bunlardan biri – V.A.Lukovskoy ve Samet Vurgun’un düzelişleriyle yayımlanmış “Azerbaycan Şiiri Antolojisi” toplusudur. Kitapta Nizami’ye özel bölme ayrılmıştır, eserlerinden seçmeler yazılmış başlıkta büyük şair hakkında fikirler yer alır. Nizami hakkında yazıda yer alan kesin bilgilerden biri de eserlerini Fars dilinde yazmasına rağmen Nizami’nin bütünlükle özbeöz Azerbaycan şairi olarak kalmasıdır. Yani Azerbaycan edebiyatının gelişim tarihi bu milletin Türkçe yazdığı dönemden değil, diğer yerli şairlerin (Fars dilinde yazmalarına rağmen) daha erken dönemlerden günümüze ulaşmış örneklerinden, hem de daha eski, Alban dilli yazarların eserlerinden başlamaktadır.

 Değerli araştırmalardan biri olarak Y.E.Bertels’in “Büyük Azerbaycan Şairi Nizami” eseri gösterilebilir. Yazar kitabının devamı olarak daha üç yazı yayımlattı: “Nizami İrsinin Öğrenilmesinde   Bazı Makamlar”, “Leyla ile Mecnun’daki Kaynaklar” ve “Nizami ve Firdovsi”.

  Daha birkaç söz söylemek isterim. Şairin Vatanı olan Azerbaycan’ın Gence şehrine 12.yüzyılın başlarında taşınmış Müterrizi soyunun Türk, belki de Türkistan kökenli olduğunu kesin ve doğru şekilde kanıtlayan belgelere ait fikirlerim biyografik buluş, yenilik gibi ilgi çekebilir.

  Hayatının değişik dönemlerini ve edebi çalışmalarını şairin genç yaşlarından katıldığı sofi kardeşliğinin sosyal özellikleri ve görüşleriyle sıkı şekilde bağlamak için uğraştım. Önceki bölümlerdeyse Avrupalı bilim adamlarının Nizami’yle ilgili araştırmalarıyla tanıştıktan sonra bütün dikkatimi Selçuklu Atabeyler döneminde İran ve ona bağlı olan Azerbaycan’ın siyasal ve manevi hayatının genel manzarasının araştırılmasına verdim. O dönemde – 12.yüzyılda Azerbaycan İran veya daha geniş anlamda Yakın Doğu Fars Arap medeniyetinin zengin nimetlerinden faydalanarak bu hazineye önemli katkıda bulunmuştur. Nizami gibi dünya çaplı deha işte böyle bir ortamda yetişmişti. Boşuna değil ki, Nizami hem Vatanı olan Azerbaycan hem de onun eserlerini kendisine yakın bilen İran için eşit derecede gurur kaynağıdır.     

 

 

 

 

DİĞER MAKALELER