Ermenistan - Azerbaycan Sorunu: Neden ve Sonuçlar

Ermenistan - Azerbaycan Sorunu: Neden ve Sonuçlar

1.Yazı

Bence sonunda devlet sınırlarından imtina etmek köken ve uyruğuna, sosyal durumuna bağlı olmadan dünyanın tüm vatandaşları için aynı hakları tanımak daha gerçekçi ve adil karar olurdu.

(V.Pryahin. Merkezi Asya ve Kafkasya dergisi, №6, s.18)

"Soğuk Savaş" sonrası ortaya çıkmış uluslararası sorunların analizini, tam olarak sıfırdan başlamak gerekir. Çünkü uluslararası ortam "Soğuk Savaş" dönemindeki ortamdan tam farklıdır. Sorunun incelenmesinin ana amacı - soruna ait önemli, kesin, yeni bilgiler edinmek ve onlara dayanarak pratik öneriler hazırlamaktır. Bu öneriler sorunların yeni düzlemde dengelenmesini gerçekçi şekilde kolaylaştırabilir. Krizin çözülmesiyle ilgili öneriler hazırlanırken o kadar da büyük olmayan Yukarı Karabağ'da yıllarca beraber yaşamış halkların birbirine hangi derecede çatışmada olduğunu algılamak lazım. Burada barış sağlayan üçüncü gücün rolünü de dikkate almalıyız.

Azerbaycan Rus İmparatorluğunun, daha sonra Sovyetler Birliğinin içinde bulundu. Azerbaycan Cumhuriyetinin devlet - hudut birliğinin şekillenmesi 16 Mart 1921 tarihinde Sovyet Rusya'sı ve Türkiye arasında yapılmış Moskova Anlaşmasına dayanıyor. Rusya Komünist Partisi Kafkasya Bürosunun 4 Temmuz 1921 tarihli toplantısının kararınca Yukarı (Dağlık) Karabağ Azerbaycan'ın içinde özerkliğini sağladı. Bu konuda Rusya'nın ünlü devlet adamları, bu bağlamda da, Ermeni uyruklu kişiler büyük katılımda bulundurlar.

Onlar haklı olarak Azerbaycan'la iş ve politik ilişkilerin korunmasını Yukarı Karabağ'ın yararına olduğunu hesap ediyorlardı. Azerbaycan'ın SSCB'nin içinde olduğu sürede Ermenistan defalarca toprak iddialarında bulundu. 1.Dünya Savaşından hemen sonra, 1960 - 1968'li yıllarda da aynısı yapıldı. Fakat her defasında devlet çevrelerince bu istekler önlendi. Perestroyka dönemi ve devlet bağımsızlığının ilk yılları Azerbaycan'ın hayatında dramatik olaylarla akıllarda kaldı. Güney Kafkasya'da kurulmuş yeni devletler, ilk olarak Ermenistan "tarihi" topraklarını geri almak için ciddi darbelere başladı. Bu kanlı olayların 1919 yılında komşularla savaşa başlayan Ermenistan oldu. Sonuçta Güney Kafkasya nüfusunun %30'u hayatını kaybetti. Azerbaycan'sa tarihi - ata topraklarının bir kısmından yoksun bırakıldı. Meğri Koridoru şimdi bile Nahcivan Özerk Cumhuriyetini Azerbaycan'ın diğer topraklarından ayırmaktadır.

MBD mekanında Ermenistan - Azerbaycan - Yukarı Karabağ sorunu çıkardığı politik ve insani trajedilerin kapsamına göre uluslararası birliğin dikkat odağında olan bölgesel çatışmaların en büyüğüdür. Yukarı Karabağ trajedisi dünyanın global sorunlarını, yeni çağırışları, uluslararası güvenliği ve insan uygarlığını tehdit eden etkenleri yansıtmaktadır.

Acımasızlığı, kapsamıyla seçilen ve eski SSCB'de milletlerarası ilişkilerin kopmasını tetikleyen bu çatışmanın diğer bir özelliği onu diğerleriyle birleştiriyor.

Abhazya, Güney Osetya, Balkanlarda vs. boy gösteren sorunlarda olduğu gibi,  burada da çözümün perspektifiyle ilgili acılı çıkmaz havası egemendir. İşte bu yüzden de sorun "dondurulmuş" sayılmaktadır. Ermenistan'la Azerbaycan arasındaki çatışma etnik anlaşmazlık ve sorunun derinliğiyle değil de diğer bölgelere sıçrama potansiyeli yüzünden tehlikelidir.

Yukarı Karabağ olayları sorunu çıkaranlarca bilerekten ortaya atılan kaos senaryosu üzere gelişiyordu. Uluslararası yasa açısından birbirine zıt olan değişik beyanatların kabulü de bu senaryoya ait.

***

20 Şubat 1988 tarihinde Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin Halk Vekilleri Sovyeti Vilayetinin Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinden alınıp, Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin Yüksek Sovyeti 15 Haziran 1988 yılında Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin ülke sınırlarına girmesine karar verdi. 1 Aralık 1989 tarihinde Ermenistan Yüksek Sovyeti Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin birleşmesine ait karar verdi. Bu Ermenistan'ın Azerbaycan'ı işgaline yasal şekil vermek çabasıydı.

1990 yılının ocak ayında Ermenistan Yüksek Sovyeti yıllık devlet ekonomik kalkınma planını onayladı. Buraya Yukarı Karabağ da alınmıştı. Ermenistan parlamentosunun 1991 yılının eylülünde kabul ettiği Bağımsızlık Bildirgesinde Ermenistan'la Yukarı Karabağ'ın birleştirilmesiyle ilgili bildirge yeniden onaylandı. 1992 yılının haziran ayında Ermenistan Yüksek Sovyeti Yukarı Karabağ'ı Azerbaycan toprağı gibi gösteren uluslararası veya ulusal belgeleri kabul edilmez ilan etti.

Bildirgede yazıyordu: "Ermenistan Cumhuriyeti Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin ve onun nüfusunun güvenliğinin sağlanması için yükümleniyor... Durumla ilgili Ermenistan Cumhuriyetinde askeri seferberlik ilan edilsin... askeri sırların korunmasıyla ilgili gerekli işlemler yapılsın".

1988 yılında SSCB Anayasasınca Sovyet Azerbaycan'ının bir parçası olarak, Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin kendi isteği üzere bir cumhuriyetten ayrılıp diğerine girme hakkı yoktu. İşte bu yüzden de Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin 20 Şubat 1988 tarihli başvurusunun ve Ermenistan Yüksek Sovyetinin 1 Aralık 1989 tarihli bildirgesinin hiçbir yasal temeli yok. Çünkü bu belgeler Yukarı Karabağ Özerk Vilayetinin ait olduğu ülkenin anayasasına ters. O sıradan da Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin Yüksek Sovyetinin 15 Haziran 1988 tarihli kararı yasal değildir. Kuşkusuz Sovyet yönetimi Yukarı Karabağ'ın Azerbaycan'dan alınmasıyla ilgili karar veremezdi. Tüm bunlara dikkat eden SSCB yönetimi, silahlı çatışmayı önlemek için Yukarı Karabağ'da olağanüstü durum ilan etti. Tabii ki Yukarı Karabağ sorununun çözümüyle ilgili en baştan yanlış yapılmıştı. Sovyet yönetimi tarafsız olmalı, Azerbaycan Cumhuriyeti ve vilayet yönetiminin karşılıklı hak ve görevlerinin sağlamalıydı. Çünkü çatışan taraflar Ermenistan ve Azerbaycan değil, söz konusu olan taraftı.

1991 yılına kadar sorun kapalı olsa da, Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetleri bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra sorun uluslararası kapsam kazandı. Azerbaycan dünya birliğince devlet sınırlarıyla tanındı, demek ki Yukarı Karabağ ülkenin ayrılmaz bir parçasıdır. Yani Ermenistan ve Azerbaycan'ın bağımsız oluşu uluslararası hukuk açısından Yukarı Karabağ'la Ermenistan'ın birleşmesini imkânsız kılıyor.

Ermenistan'ın bağımsızlığı sonrası, Ermeni tarafın çabaları askeri üstünlük elde etmeğe, tam olarak da Yukarı Karabağ'ın Azerbaycan'dan ayrılmasına yönelikti. 1992 yılında etnik arınmaya uğrayan, Ermeni olmayan nüfusu olmadan yapılan referandum sonucu Yukarı Karabağ'ın (YKÖC) bağımsızlığı ilan edildi. Böylesine referandumlar yalnız devletin üst yönetiminin rızasıyla nüfusun tümünün katılımıyla yapılınca yasal olur.                      

Sonuç olarak da YKC uluslararası ortamda tanınmış değil.

Azerbaycan için sorunun hem iç, hem de devletlerarası özellikte olduğuna dikkat edersek, Ermenistan - Azerbaycan - Yukarı Karabağ sorununu zor süreçlere ait edebiliriz. Burada hem de büyük devletlerin çıkarları karşı karşıya gelmekte. Bunun yanında Ermenistan ABD, Fransa ve diğer Batı devletlerindeki otoriter Ermeni diasporalarından, hem de Büyük Ermenistan hülyasına kapılmış terörcü teşkilatların ciddi desteğini almakta. Oysa bu, sorunun desteklenmesi demek.

Uluslararası hukuk açısından YKÖC'nin Ermeni nüfusunun güvenliyle ilgili Ermenistan'ın hiçbir yetkisi yoktur. Hem de hiçbir uluslararası kurumda Yukarı Karabağ Ermenilerinin haklarının çiğnenmesi verisi kayıtlara geçmemiştir.

Komşu devletçe Azerbaycan topraklarının %20'sinin işgali insani trajediyle (1 milyondan fazla göçkün, yüzbinlerce katledilmiş insan, boşaltılmış ve yararsız duruma sokulmuş Azerbaycan toprakları), Hocalı trajedisiyle sonuçlandı. Tüm bunlar Azerbaycanlıların soykırım olgusu, insanlığa karşı yapılmış cinayettir. Fakat dünya Yukarı Karabağ'ın işgalini kabullense de, komşu devletin sınırlarını ihlal etmiş işgalci ülkeye karşı yaptırım uygulamaya acele etmiyor. En önemli konulardan birisiyse 1988 yılında YKÖC'nin Ermenistan'la veya herhangi üçüncü tarafla ortak sınırının olmamasıdır.

Yukarı Karabağ Ermenilerinin kendi kaderlerini belirleme hakkını önemli bir kanıt olarak göstermesi tam yanlış yaklaşımdır. Ermeni halkının Ermenistan Cumhuriyeti timsalinde kendi devleti zaten var. Demek, "kendi kaderlerini belirleme" sloganı kandırıcı manevra, işgalcilik politikasını temize çıkarma çabasından başka bir şey değildir. Sorunun yeni ortaya çıktığı dönemlerde ne Erivan'da, ne de Stepanakert'te hiçbir zaman, kendi kaderlerini belirleme hakkıyla ilgili taleplerin görülmediğini de belirtmek gerekir.

 

 

 

 

DİĞER MAKALELER